30 Eylül 2017 Cumartesi

Görünmez

Gür toprakların içinden çıkıp gelmiş soğuk diyarların günahına. Günün her saati sakin gülümsemesiyle uzaktan uzağa izliyor aldığım her nefesi. 
Gecenin karanlığına gömdüğüm bir kaç nefret tohumu baş veriyor, korkuyorum büyümesinden. İnatla susuz bırakıp üstüne bastığım topraklarıma kin kusuyor sevgisiyle. Kinimi besliyor kaçamıyorum..
Tüm korku filmleri güneşli güzel günlerde başlar, lanet onları bulmadan önce herkes çok mutludur.Şimdi ben de o güzel günlerin yerini yavaşça yağmurlara bırakırken içim ürperiyor; ya sonunda o lanet beni bulduysa? 


Ciğerim parçalanırcasına koşarak kaçıyorum, uzaklara en uzaklara kaçıyorum. Mola yerlerimden anılar toplayıp, anılarımla birlikte kaçtığım yere geri dönüyorum. Dönüş yolunda çöken gecenin karanlığından yine kaçıyorum. Belki de içimde yaşayan bunca kini taşıyan omuzlarımdan kaçıyorum. Ya da kim bilir sadece beni ben yapan herşeyden kaçıyorum. Ben olmaktan vazgeçip, ben olamayışıma ağlıyorum. Ve yine beni özleyip bir bildiğim olduğuna kanaat getiriyorum; kendime saklanıp, sessizliğime gömülüyorum. En gürültülü şarkıları son ses açıp içimde çığlıklar atan beni saklıyorum...

Sorgu

Kaç günah büyüttük kimliğimizin karanlık dehlizlerinde? Kaç ömre törpü olduk ve törpülendik kim bilir? İstediklerini yapıp yapmamak sana kalmış tabi, peki ya ne isteyeceğine kim karar veriyor? Ben istemiyorum mesela bir gölge gibi takip eden bu düşünceleri, beynime bıçaklar şaplamak istiyorum benden dilendiği gereksiz ilgi için. Ama kendime zarar vermeyi ben de istemiyorum.. 
Bunca karmaşanın içinde var olmaya çalışan varlığını kim yadsıyabilir? 


Bazen keşke duyguları gösteren şekilde tasarlansaydı insan diyorum. Bu kadar riyaya tahammülüm yok. Ona göre şekillenseydi yaşam, keşke saklanmasaydık bu kadar derinlerimize. Utanır mıydı hayal gücümüz sınırları aşıp kurduğu düşlerden?

Kova

Kovayı çeşmenin altına koyup öylece suyun akışını izledim saatlerce. Kova dolmaya başladığında endişelendim. Çünkü artık taşıyabileceğimden daha fazla su vardı içinde. Ama ne çeşmeyi kapattım ne de kovayı aldım. Çünkü ben suyun akışını izlemeyi seviyordum. Öylece sınırları olmadan, dolsa bile durmadan akışını, zamansızlığını, sınırsızlığını seviyordum.  Ve öyle yıllarca izledim sınırsızlığı, zamansızlığı. Hiç aklıma gelmedi bir gün suyun kesilebileceği, hiç düşünmedim kovayı alıp gidebileceklerini. Su akmaya devam etse de kova olmadan suyun, su olmadan kovanın hiç bir anlamı yoktu.