2 Temmuz 2014 Çarşamba

Beklemek

Ne kötü şey beklemek. Öylece kapatıp gözlerini hiç gerçekleşmeyeceğini bildiğin, ama yine de yıllarını doldurduğun beklemek. Elin kolun bağlı, kımıldamadan, dokunmadan, sokulmadan öylece beklemek.

Bir kasırganın ortasında kalıp havanın sakinleşmesini beklemek. Hele de sen bekledikçe azar ya rüzgar. Sert bir esintiyken; çatıları sökercesine esmeye başlar ya deli deli... Hiç bitmeyecekmiş gibi kopar ya tufan.

Gelmesini beklemek birinin; günler, geceler, senelerce. Zaman işte o an bükülür. Geçen saniye eşittir, ama o bir saniyeyi saatlerce yaşarsın. Saatten gözünü ayıramazsın; sen bakmadığında duruyormuş gibi. Hangi günde olduğunu, kaç gündür beklediğini en iyi o zaman bilirsin ya hani...

Beklemek, özlemek. Özlemek beklemek. Bekledikçe daha da özlemek, özledikçe çekilmez beklemek. Hangi surete sığar ki gözümün içine dalan ılık bakışların. Beklesem gelir misin sahiden?

1 Temmuz 2014 Salı

Beyaz Gömlek

Zoraki sevgiler, mutlu görünen haz avcıları, yalan vaatler. Yakındır sahte sıcaklığın son buluşu. Güneşin parıltılarından sonra odun ateşiyle ısınmaz çığlığım.

Hep daha fazlasını isterim ben. Daha yükseğe uçmak mesela, daha yakın olmak, daha çok ve çok daha fazla. İçinde yaşamak isterim bazı bazı hayallerimi dizginleyemediğimde. Düşündüğümde; kıyılarına uğramak da yetmiyor değil ya, yetinmeyi sevmiyorum yalnızca.

Ben siyahı seviyorum ama sana en çok beyaz yakışıyor aslında. Ya da aslında yakışan bana bakarken aydınlanan gülümsemen...